Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

İlginç Bilgi Arşivi | DEV KONU

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Salatalığın yüzde 96’si sudur.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Rodin’in ünlü ‘Düşünen Adam’ heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Sihirli sözcük ‘abrakadabra’ ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Marilyn Monroe’nun altı ayak parmağı vardı.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay’da düello yapmak yasaldır.
 

mum

Üye
Fahri Üye
Katılım
20 Mayıs 2014
Mesajlar
8,812
Tepkime puanı
10
Puanları
131
Konum
Ankara
Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak var.
 

Siyah

Fahri Üye
Fahri Üye
Katılım
5 Haziran 2014
Mesajlar
6,948
Tepkime puanı
8
Puanları
1
Konum
Osmanlı
[h=4]Madagaskar’daki taş orman[/h]UNESCO tarafından “Dünya Mirası” listesine dahil edilen taş orman (Tsingy de Bemaraha Strict Nature Reserve), Madagaskar adasının batısında bulunan Melaky bölgesinde yer alıyor. Milyonlarca yıl süren erozyonlar sonucunda, yatay ve dikey jeolojik oluşumlar halinde ortaya çıkan bu karstik plato, oldukça keskin ve iğne ucu gibi sivri yüzeyli kayalıklardan ve mağaralardan oluşuyor. Zaten “Tsingy” kelimesideMadagaskar dilinde “çıplak ayakla yürünemeyen yer” anlamına geliyor.
Günümüzde Milli Park olan taş orman, büyük ve sivri kayalar, kanyonlar, mağaralar ve ilginç faunasıyla gerçekten görülmeye değer, muhteşem bir yer. Eşsiz coğrafyası nedeniyle 1990 yılındakoruma altına alınan taş orman 853 kilometrekare (329 sq mi) ‘lik bir alana yayılmıştır.
Biyo çeşitliliğiyle ünlü bir adanın üzerinde yer alan 1,550 kilometrekarelik koruma altındaki bölge, sanki başlı başına bir ada (Buradaki türlerin yüzde 90’ı, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan, endemik türlerdir). Dört bir yanını saran muazzam kireçtaşı oluşumlarıyla Tsingy ormanı adım atılması neredeyse imkânsız, büyük bölümü henüz keşfedilmemiş sarp bir “biyo-kale” gibi. Jura dönemindenkalma devasa bir taş blok çözünerek bıçak ucu gibi sipsivri kuleler, girintili çıkıntılı kanyonlar ve mağaralardan oluşan bir labirente dönüşmüş. Bu ıslak mağaralar, diğer hayvanlar ve bitkilere sığınak sağlarken insanları da kendinden uzak tutuyor. Bu izole yaşam alanlarında sık sık yeni türler keşfediliyor. Görece yakın bir dönemde daha büyük hayvanlar bile bulunmuş. 1990’da keşfedilip,nedense ancak 2005’te, İngiliz komedyen ve doğa koruma savunucusu John Cleese’in adı verilen,uzun bacaklı lemur da onlardan biri

Linkleri sadece kayıtlı üyeler görebilir. Linkleri görebilmek için Üye Girişi yapın veya ücretsiz olarak Kayıt Olun


20 yıldır Madagaskar’da yaşayan ve çalışan Chicago Field Doğal Tarih Müzesi biyoloğu Steven Goodman, bölgeyi “cennet içinde bir sığınak” olarak tanımlıyor. Öyle ki bu sığınakta yüz yıl önce bilinen türden biyolojik çalışmalar halen uygulanabiliyor. Goodman, “Madagaskar’ın taş ormanı, yeryüzünde sıradışı biyolojik hazineler barındıran yerlerden biri. Tek yapmanız gereken içine girip, etrafa şöyle bir bakınmak” diyor. Zor olan kısmı mı ? İçeri girebilmek.
Mart ayında, yağmurlu mevsimin sonunda, yaprakların solup düşmesinden ve kışın, ormanın cılız derelerini kurutmasından hemen önce fotoğrafçı Stephen Alvarez’le birlikte parka girenRakotondravony’nin taş orman Tsingy de Bemaraha’yadördüncü yolculuğu. Rakotondravony bölgeye birden fazla kez giden bir avuç bilimciden biri.
Taş orman Tsingy’ye ulaşmak için harcadıkları süre yaklaşık beş gün. Üçüncü günden sonra güzergâhları bozularak, çamurla kaplı çukurlarla dolu, derin oyuklu pis bir patikaya dönüştü. Feribotlar onları yukarı bölgenin ormansızlaştırılması sonucu suyla sürüklenen toprağın kızıla boyadığı nehirler üzerinde taşıdı. Köyler küçüldü, arabalar kayboldu, orman giderek gürleşti. Küçük bir köyün yakınındaki patikadan ormana doğru yürümeye başladılar…
Birkaç aylık yağmuru takip eden uzatmalı kurak dönemin başlamasıyla, pek çok hayvan, yağışın dönüşünü beklemek üzere yaz uykusuna yatıyor. Rakotondravony ve Alvarez sığ sularında yengeçlerin süzüldüğü berrak bir derenin yakınında çadırlarını kurdular. Mutfakları sarp bir kayalığın üzerindeki bir çıkıntının altındaydı. Kayalık göğe doğru yükseliyor ve çok yukarılarda bölünerek, bölgeye adını veren iğneler, yüzgeçler ve kulelere ayrılıyordu. Madagaskar dilinde “çıplak ayakla yürünemeyen yer” anlamına gelen taş ormanının sağlam ayakkabıdan çok daha fazlasını gerektirdiğini de keşfettiler.

Linkleri sadece kayıtlı üyeler görebilir. Linkleri görebilmek için Üye Girişi yapın veya ücretsiz olarak Kayıt Olun


Birkaç noktada tırmanma ekipmanlarını kullanarak keşfe çıkmayı deneyen ikilinin izlenimleri ise şöyle ; “Zaman zaman devasa kılıçlar arasında tırmanır gibiydik ; düşüşün sonucunu aşağıdaki devrik ağaçların paramparça gövdelerinden anlamak mümkündü. Bazen de labirenti yürüyerek, bal ya da lemur peşindeki yöre halkının silik ayak izlerini takip ederek gezindik. Kayalar botlarımızı parçaladı, tabanında delikler açtı. Çoğu zaman iğne gibi sivri yükseltilerden indiğimizde kendimizi daha da tırtıklı kayaları kaplayan ince bir toprak örtüsü üzerinde bulduk. Önce dikkatle dengemizi sağlayıp, sonra ne yapacağımızı kestirmeye çalıştık. Günde bir kilometrelik mesafe katedebildiğimiz için şanslıydık (bir şehri her bir yükseltisine tırmanıp inerek aştığınızı hayal edin). Ağır ağır yol alışımız bizi sivrisinekler ve yabanarıları için kolay birer hedef haline getirdi ve bu da bu topraklarda ekipman ve örnekleri sürükleyerek biyolojik araştırma yapmanın zorluğunu iyice vurguladı. Yine de umduğumuzdan çok daha az yol kat ettiğimiz halde tanımadığımız yüzlerce hayvan ve bitki gördük.
Bir öğle sonrasında, sıcak, ıslak bir yürüyüşün dönüşünde ayağım yolu çevreleyen sarmaşıklara takıldı ve dizim küçük bir taşa çarptı. Kayaların daha yuvarlak olduğu memleketim New England’da olsam, küçük bir yarayla yakayı kurtarırdım ama karşımdaki minyatür bir tsingy idi. Bir kireçtaşı parçası neredeyse kemiğe dayanmıştı. Hastaneye varmak iki günümü aldı ve orada derin yaraya gazlı bezi burarak sokan hemşire bana, “Neden böyle bir şey yaptın ki?” dedi. Sonra da başını kaldırıp baktı. Terliyordum “Biraz aptallık var sende bence” diye ekledi. Tsingy insanî hırsın karşısında mükemmel bir engeldi. Buradaki sıradışı oluşumlar bir tür karst sistemi. Diğer bir deyişle gözenekli kireçtaşının suyla çözünmesi, aşınması ve biçimlenmesi sonucu oluşan bir arazi.”
Böylesi akıl almaz bir taş araziyi ortaya çıkaran süreçlerse oldukça karmaşık ve ender rastlanır nitelikte. Dünyada Madagaskar dışında yalnızca birkaç benzeri karst oluşumu mevcut. Araştırmacılarbüyük kireçtaşı yataklarına sızan yeraltı suyunun, yatakları çatlaklar ve faylar boyunca aşındırmaya başlayarak mağara ve tüneller oluşturduğu görüşünde. Oyuklar zamanla büyümüş ve nihayet aynı çatlaklardan çatılar çökmüş Ortaya derinliği 120 metreye ulaşan ve ayakta kalan kayaların sivri uçlarıyla çerçevelenmiş yarık olarak tabir edilen hat gibi dümdüz kanyonlar çıkmış. Bazı yarıklar öyle dar ki bir insan arasından güçlükle geçebiliyor. Bazıları ise, bir cadde kadar geniş. Havadan taş ormanın gözlemini yapan pilotlar burayı Manhattan’ın derin şehirkanyonlarına benzetmişler. Bu benzetme taş orman sakinleri için de geçerli çünkü bu oluşumlar, her katında birbirinden farklı türleri barındıran dizi dizi yüksek binalara dönüşmüş.

Linkleri sadece kayıtlı üyeler görebilir. Linkleri görebilmek için Üye Girişi yapın veya ücretsiz olarak Kayıt Olun


En yüksek noktalarda toprak hayli az ve güneşten koruyan sığınaklar yok. Burada sıcaklık sık sık 32ºC’nin üstüne çıkıyor ve canlı yaşamı kuraklığa direnebilen ya da tepelerle kanyonlar arasında hareket edebilen canlılarla sınırlı. Kertik ve gediklerde kertenkeleler susuzluğa dayanıklı, kurakçıl bitki bahçelerinin ve su arayışıyla kayaların içine kablo gibi uzun kökler salan diğer bitkilerin arasında böcekleri kovalıyor. İri meyve yarasaları ile, koyu renkli vasa papağanları buralara tünüyor. Ötüş ve çığlıkları kemerli haznelerde ve duvarları ufalanan dehlizlerde çınlıyor. Daha gölgelik yerlerde ise, arılar taştaki deliklere yuva yapıyor. Taş ormanın orta bölümlerinde, kanyon duvarları başka bazı nişleri barındırıyor.
Önceki yazımız

Linkleri sadece kayıtlı üyeler görebilir. Linkleri görebilmek için Üye Girişi yapın veya ücretsiz olarak Kayıt Olun

hakkında ilginç bilgiler vermektedir.
 

Siyah

Fahri Üye
Fahri Üye
Katılım
5 Haziran 2014
Mesajlar
6,948
Tepkime puanı
8
Puanları
1
Konum
Osmanlı
[h=4]Dünyanın ilk 3D binası yapıldı[/h]Hemen her sektörde yaratıcı projelere zemin hazırlayacağı beklenen 3D yazıcılar için inşaat sektöründen ses getiren projeler geliyor. İlk olarak Amsterdam’dan gelen 3D yazıcı tekniğiyle bina yapma fikrinden Çin de geri kalmadı ve 1 günde bu teknikle 10 bina yapıldı.
Mart ayında Amsterdamlı Dus Architects adlı mimari firma, dünyada ilk kez tümüyle 3D yazıcıdan çıkmış bir bina projesiyle gündemdeydi: “3D PRINT CANAL HOUSE”. 2014’ün başında açıklanan bu projeyle planlanan ise 3D yazıcı kullanılarak 13 odalı büyük bir bina yapılması. Üç haftalık çalışmanın sonunda sadece 3 metrelik parçası biten binanın tahmini tamanlanma süresi ise 3 yıl.
Oldukça ilgi çeken, hatta turistik bir mekan gibi çok sayıda ziyaretçi sayısına sahip olan bu projeye ilk karşılık Çin’den geldi. WinSun Decoration Design Engineering Co. adlı firma 3D yazıcılar kullanarak 1 günde10 bina yapmayı başardı. İnşa edilen bu binalar 150 metre uzunluğa, 10 metre genişliğe ve 6 metre derinliğe sahipler.
3D binaların haricinde 1.100 metrekarelik özel bir de villa yapan firma, Mart 2014’te yaptığı açıklamada24 saat içinde 3D yazıcılardan 10 bina inşa ettiğini duyurmuştu. Şirketin, üretim materyali olarak sanayi atığı ve inşaat malzemelerini karıştırdığı, özel bir maddeyle karışımı çabuk kuruyan betonla bir araya getirdiği belirtildi.
WinSu’nun kullandığı en büyük 3D yazıcı ağı 6.6 metre yüksekliğinde, 10 metre genişliğinde ve 40 metre uzunluğunda. Çinli firmanın 10 yıldır üretim yapan 3D yazıcı hattı, çelik destekler ve izolasyon ile güçlendirilen binaların inşasına kadar uzandı.
Çinli yetkililer, çevre kirliliği ile boğuşan ülkenin 3D yazıcıda üretilen binalarla doğaya büyük fayda sağlayabileceğini belirtti. Hafriyatın yüzde 30 ile 60’ını inşaat malzemesine dönüştüren evler, aynı zamanda inşaat zamanını da yüzde 50 ila 70 oranında azaltabilir. İşçi maliyetleri yüzde 50-80 oranında azalırken, dev villanın 161 bin dolara mal olduğu belirtildi.

Linkleri sadece kayıtlı üyeler görebilir. Linkleri görebilmek için Üye Girişi yapın veya ücretsiz olarak Kayıt Olun


Yapılan Dünyanın ilk 3D binası şimdilerdeSuzhou Industrial Park bölgesinde gösterime açıldı. Kısa sürede gerçekleştirilen bu projeden sonra bir çok insanın aklındaki soruysa aynı ; Çinli firmanın projesini Amsterdam’daki projeden farklı kılan şey ne ? Merak edilen farklılık iki firmanın da farklı üretim yöntemlerine sahip olması. Çin’deki projede üretim parçalar halinde 3D yazıcıda gerçekleştiriliyor ve daha sonra insan gücü kullanılarak montaj tamamlanıyor. Bu yüzden bazı firmalar WinSun projesinin tamamen 3D yazıcı projesi olmadığında ısrarcılar.
Mimaride bu tekniğin öne çıkışı sanatsal ve teknolojik bir girişim olarak görüldüğü gibi çevreci bir projeolarak da değerlendirilebilir. 3D yazıcı tekniği geleneksel malzemelerin yerine geri dönüştürülmüş malzeme kullanımıyla gerçekleşiyor. Aynı zamanda nakliye masrafları düşerken ortaya çıkan atık sayısı da azalıyor. Çevrecilerin ilgisini çeken bu tekniğin şimdiden bir çok çevreci projeye de kaynak hazırladığını söyleyebiliriz.
Önceki yazımız

Linkleri sadece kayıtlı üyeler görebilir. Linkleri görebilmek için Üye Girişi yapın veya ücretsiz olarak Kayıt Olun

hakkında bilgiler vermektedir.
 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst